6 Ekim 2011 Perşembe

müşteri duası

bol kazanç için dualar

Ticarethane sahibi olan kimseler sabahları işyerlerini açtıktan sonra aşağıdaki duayı yedi (7) kere okuyup ticarethanesinin içine üfürürse çok müşteri gelir ve bol mal satar. Büyük kazançlar elde eder. Bu duayı yazıp veya yazdırıp ticarethanesinin yüksek bir yerine levha yaparak asmasında çok fayda vardır.

Bismillahirrahmanirrahim. Allahümme Rabbi Cebraile ve İsrafile ve Mikaile ve Azraile ve İbrahime ve İsmaile ve İshaka ve Yakube vet Tevrate vez Zebure vel İncile vel Furkanel Azim. Velahavle ve La Kuvvete illa billahil aliyyil azim. La ilahe illa hüvel Melikül haggul mübin. Muhammedin Resulullah Sadikul Va’dül emin. İnnallahe hüverrezzakul zül kuvvetil Metin. Ya Allah (3), Yarabbi (3) Ya hayyu Ya Gayyum Ya Zel Celali vel ikram . Eselüke Allahümme Bismikel azimel a’zam en terzugni rızgen helalen tayyiben bi rahmetike ya Erhamerrahimin

müşteri duası

bol kazanç için dualar

Ticarethane sahibi olan kimseler sabahları işyerlerini açtıktan sonra aşağıdaki duayı yedi (7) kere okuyup ticarethanesinin içine üfürürse çok müşteri gelir ve bol mal satar. Büyük kazançlar elde eder. Bu duayı yazıp veya yazdırıp ticarethanesinin yüksek bir yerine levha yaparak asmasında çok fayda vardır.

Bismillahirrahmanirrahim. Allahümme Rabbi Cebraile ve İsrafile ve Mikaile ve Azraile ve İbrahime ve İsmaile ve İshaka ve Yakube vet Tevrate vez Zebure vel İncile vel Furkanel Azim. Velahavle ve La Kuvvete illa billahil aliyyil azim. La ilahe illa hüvel Melikül haggul mübin. Muhammedin Resulullah Sadikul Va’dül emin. İnnallahe hüverrezzakul zül kuvvetil Metin. Ya Allah (3), Yarabbi (3) Ya hayyu Ya Gayyum Ya Zel Celali vel ikram . Eselüke Allahümme Bismikel azimel a’zam en terzugni rızgen helalen tayyiben bi rahmetike ya Erhamerrahimin

define video görüntüleri

 

Define,definecilik,define işaretleri,define arama yolları,gizli defineleri arama,cinler büyü tılsım,define arama çubukları, ,gizemli defineleri çıkartma,define nasıl aranır hepsi burada.
http://www.definesirlari.com/index.php?topic=11932.0

define video görüntüleri

 

Define,definecilik,define işaretleri,define arama yolları,gizli defineleri arama,cinler büyü tılsım,define arama çubukları, ,gizemli defineleri çıkartma,define nasıl aranır hepsi burada.
http://www.definesirlari.com/index.php?topic=11932.0

toprak altındaki hazineler

Binlerce yıllık tarihinde pek çok medeniyete ev sahipliği yapan Anadolu toprakları, arkeolojik varlığıyla dünyanın en zengin coğrafyalarından biri. Hemen her yerinde bir antik kent kalıntısı bulunan Anadolu'da yaşam, tarihi eserlerle iç içe sürüyor.

     Kimi zaman bir raylı sistem kazısında, kimi zaman belediyenin inşaat çalışmasında, işçilerin kazmaları zaman zaman binlerce yıllık tarihi eserleri güneşle buluşturuyor. Arkeoloji bilimine yönelik dünyada 1500'lerde başlayan çalışmalara Türkiye, ancak 300 sene sonra katıldı. 1800'lerin sonunda, hukuk öğreniminin ardından önemli ressamlardan resim eğitimi de alan Osman Hamdi Bey'in kişisel çabalarıyla ülkenin arkeolojiye yönelik ilk çalışmalarının adımları atıldı.

     Yabancı araştırmacıların Anadolu topraklarını keşfettiğini ve çok kıymetli arkeolojik eserlerin yurt dışına kaçırılmaya başlandığı dönemde Osman Hamdi Bey, Asar-i Atika Nizamnamesi'ni (Eski Eserler Yasası) hazırlayarak bu eserlerin yurt dışına kaçırılması engellenmeye çalıştı.

     ''Türk arkeolojisinin babası'' unvanını alan Osman Hamdi Bey'in bu girişimlerinin ardından Cumhuriyet'in ilanıyla birlikte Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk de arkeoloji bilimine sahip çıktı.
     1931'de Türk Tarih Kurumu, 1934'te İstanbul Üniversitesine bağlı Türk Arkeoloji Enstitüsü, iki yıl sonra da Ankara'da Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi kuruldu. Türk Tarih Kurumu adına ilk kazılar, 1933'te Hamit Zübeyr Koşay başkanlığında Ahlatlıbel'de yapıldı. 1935'te Koşay ve Remzi Oğuz Arık, Alacahöyük kazılarına başladı.

     Genç Türkiye Cumhuriyeti arkeolojik varlıklarına sahip çıkıp, bu konuda kendi bilim adamlarını yetiştirmeye başladığında çok sayıda tarihi eserin yurt dışına kaçırıldığı da anlaşıldı. Bugün ABD'den Rusya'ya, İtalya'dan Fransa'ya çok sayıda ülkenin müzelerinde sergilenen kıymetli Anadolu hazinelerinin geri alınması için Kültür ve Turizm Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı nezdinde çalışmalar sürüyor.

     Yabancı araştırmacılar ülke topraklarındaki devletin kontrolünde çalışabilirken, çok sayıda üniversitede faaliyet gösteren arkeoloji bölümü öğretim üyeleri ve öğrencileri ise Anadolu'nun toprak altında kalmış kıymetli hazinelerini gün ışığıyla buluşturmak için çalışmalarını aralıksız sürdürüyor.

     İşte ülkenin dört bir yanında devam eden arkeolojik kazılardan Antalya'da süren kazılara ilişkin bilgiler şöyle:
    
     -ANTİK KENT CENNETİ-
    
     Deniz, güneş ve kumun yanı sıra binlerce yıllık tarihi kentleriyle turistlerin büyük ilgisini çeken Antalya'da, bilinen 135 ören yerinden sadece 11'inde kazı yapılıyor.

     Antalya Müzesi Müdürü Selahattin Eyüp Aksu, yaptığı açıklamada, Antalya'nın pek çok yerinde tarihi kentler bulunduğunu, müze başkanlığındaki Suluin Mağarası ve kent merkezindeki Doğu Garajı kazısının da sürdüğünü bildirdi.

     Doğu Garajı'nda Antalya Büyükşehir Belediyesi tarafından sürdürülen inşaat sırasında tesadüfen ortaya çıkan 642 mezarın MÖ 3. Yüzyıl'a ait olduğunu belirten Aksu, buradaki kazıların Ekim ayı sonuna kadar süreceğini ve ardından bir rapor hazırlanacağını söyledi.

     Suluin Mağarası'ndaki kazıların da müze tarafından yürütüldüğünü anlatan Aksu, burada Erken Bronz, Roma ve Bizans dönemlerine ait buluntular elde edildiğini, özelliği olan eserlerin Antalya Müzesine teslim edildiğini kaydetti. Aksu, ''Antalya'daki 135 antik kentte, tıpkı diğer antik kentlerde olduğu gibi tiyatro, meclis binası, agora, hamamlar bulunuyor. Ancak tüm antik kentlerde kazı yapılamıyor. Bu nedenle koruma altında tutmak için yer altında kalması sağlanıyor'' dedi.

    
     -MYRA VE ANDRIAKE-
    
     Antalya'nın Demre ilçesinde, klasik dönemin en büyük Likya kenti Myra ve Myra'nın limanı Andriake'de yıllar sonra kazı başladı.

     Likya'nın en büyük kentlerinden Myra'da sezonun ilk kazmasını geçtiğimiz günlerde Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay vurdu. Akdeniz Üniversitesi Fen ve Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nevzat Çevik başkanlığındaki Myra'da bu yıl, sondaj kazıları yapılacak. Andriake'de ise buğday silosu kazı çalışmaları yürütülecek ve bu yıl bitirilecek. Ardından agoraya girilecek ve çarşı ortaya çıkarılacak.

     Prof. Dr. Nevzat Çevik, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 10 gün önce buğday silosunda başlayan kazılarda 24 bronz sikke bulunduğunu MS 3. Yüzyıl'a ait sikkelerin Myra tarihine ışık tutacak nitelikte olduğunu kaydetti. Sikkenin bir yüzünde 241-242 yıllarında Roma İmparatoru Gordianus'un portesi, arka yüzünde tapınak ve ana tanrıçanın portesi ve MY yazısı bulunduğunu anlatan Çevik, şöyle konuştu:

     ''MY, 'Myra'nın parası' demek. Bu da gösteriyor ki, Myra Antik Kenti'nin para basma yetkisi var. O dönemde az sayıda kentin para basma yetkisi bulunuyordu. Bu sikkelerin tamamı Roma dönemine ait imparatorluk sikkesi. Kazının başında bu sikkeleri bulmak çok sevindirici. Myra ve Andriake kazıları belki yıllar sürecek, ama 8 metre alüvyonun altında yatan antik kentte Likya, Roma ve Bizans dönemlerine ait önemli bilgilere ulaşacağız. Çünkü Myra, üç kez sel felaketi yaşamış. 8 metre alüvyonun altında yıpranmamış bir tarih yatıyor. Bu kazılarda bu tarih ortaya çıkacak.''

    
     -ARYKANDA KAZISI-
    
     Tiyatroları, stadyumları, hamamları, su sarnıçları, kaya mezarları ve lahitleriyle dev bir açık hava müzesi olan Arykanda Antik Kenti'ndeki kazılar ise 1971 yılından bu yana devam ediyor.
     Finike kara yolunun 30. kilometresinde, Arif köyüne yakın bir ören yeri olan Arykanda kazısı hakkında bilgi veren Kazı Başkanı Prof. Dr. Cevdet Bayburtluoğlu, küçük bir yerleşim birimi olsa da kazılarda antik bir şehirde olması gereken bütün yapı tiplerini açığa çıkarttıklarını anlattı. Antik kentte şu ana kadar 6-7 tapınak bulunduğunu ve bunun ''şaşırtıcı'' olduğunu dile getiren Bayburtluoğlu, ''Bu yılki kazılarda yeni bir bölge kazılıyor. Bundan sonra çıkacak her yapı sürpriz olacak'' dedi.

     Arykanda'nın, antik mimari açısından çok iyi korunmuş bir ören yeri olduğunu kaydeden Bayburtluoğlu, kazılarda eserlerin büyük bölümünün ortaya çıkarıldığını ve yapıların izleyenler tarafından ne olduğunun hemen anlaşıldığını söyledi.

     Köy halkının da ücret karşılığında işçi olarak katıldığı kazılarda yaklaşık 30-35 kişinin görev aldığını bildiren Bayburtluoğlu, gönüllü ekip desteği ise almadıklarını anlattı. Kazılar sırasında çıkarılan küçük eserlerin Antalya Müzesine gönderildiğini ifade eden Bayburtluoğlu, sergilenmeyerek depoya konulan bazı eserlerin nem yüzünden bozulmaya yüz tuttuğuna dikkati çekti.

     Depoda saklanan eserlerin daha iyi koşullarda korunması gerektiğini belirten Bayburtluoğlu, kazılar sırasında ortaya çıkarılan her eserin çok değerli olduğunu kaydetti.

     Finike ilçesindeki Limyra Antik Kenti'nde, Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Avusturya Arkeoloji Enstitüsü iş birliğiyle yürütülen kazı çalışmaları da iki hafta sonra başlayacak. Önceki yıl tespit edilen ve hamam olduğu düşünülen buluntunun geçen yıl ortaya çıkarıldığı antik kentin, Likya Birliği'ne başkentlik yapmış önemli bir ticari merkez olduğu bildirildi.

     Roma ve Bizans döneminde piskoposluk düzeyinde bir dini merkez olarak varlığını sürdüren kentte ortaya çıkarılan antik tiyatro, anıt yapılar, hamamlar, kiliseler, kaya mezarları ve sur duvarları, bölgenin antik tarihini belirleme açısından zengin bir kaynak oluşturuyor.
    
     -HACIMUSALAR'DA KAZILAR SÜRÜYOR-
    
     Elmalı Ovası'nın tek kazısı olması nedeniyle önem taşıyan Hacımusalar Höyüğü kazıları, 31 Temmuza kadar sürecek. 1994 yılından bu yana Bilkent Üniversitesinden Doç. Dr. İlknur Özgen başkanlığında devam eden kazılar ve arkeolojik yüzey araştırmaları, bu sene höyüğün merkezindeki çok evreli kilisede, batı alanında ve kuzey yamacında yoğunlaştırıldı.

     Şimdiye kadar, biri kerpiç tuğla, diğeri kireç taşı ve en üstteki mozaiklerle kaplanmış üç farklı tabana ulaşılan kazılarda, bu yıl sonunda kilisenin tüm evrelerine ait detaylarına ulaşılması hedefleniyor. Batı alanında yapılan çalışmalarda ortaya çıkarılan yapıda, mozaik taban kalıntıları bulunurken, Yunanca yazılan bir yazıtta da Roma imparatorlarından Antonius Pius'un torunu Septimus Severus'un aldığı askeri kararlardan söz ediliyor.
    
     -KARAİN MAĞARASI-
    
     Prof. Dr. Kılıç Kökten tarafından 1946 yılından 1973 yılına kadar çeşitli aralıklarla sürdürülen Karain Mağarası kazılarında mağaranın Paleolitik (Yontmataş Çağı), Neolitik, Kalkolitik ve İlk Tunç Çağı'nda sürekli iskan gördüğü anlaşıldı.

     Karain Mağarası tapınma ve odak yeri olarak kullanıldı. Yontmataş Çağı yerleşimi ve kalıntılarıyla Anadolu ve dünyanın en önemli merkezi olan Karain'de dört zaman periyodunda bitki örtüsü, hayvan topluluğu görüldü. Karain çevresinde su aygırı, gergedan, fil gibi hayvanlara ait kalıntılar bulundu.

1985 yılından bu yana Ankara Üniversitesi Arkeoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Işın Yalçınkaya başkanlığında yürütülen kazılarda geçen yıl 500 bin yıllık el baltası gün ışığına çıkarıldı. Bunun Karain'in 500 bin yıldır insan yaşamında yer aldığını gösterdiği belirtilirken, Karain'deki eserler, Antalya Müzesinde ve Karain'de sergileniyor.
    
     -PERGE KAZISI-
    
     İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Başkanı Prof. Dr. Haluk Abbasoğlu tarafından yürütülen Perge kazılarının ise klasik arkeoloji alanında Türkiye'nin yaptığı en uzun ve sürekli kazı olduğu bildirildi.
     Abbasoğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, kentin tarihinin son çalışmalar ışığında MÖ 4200'e kadar uzandığının ortaya çıktığını vurgulayarak, şunları söyledi:

     ''Özellikle Helenistik ve Roma dönemleri Perge'nin en parlak dönemleri. Resmi binalar, tiyatro, surlar, kapılar, hamamlar, çeşmeler, evler kazıldı. Bunun dışında kentin mezarlığı son yıllarda ortaya çıktı. Nekropolis dediğimiz alandaki mezarlar dünyada eşi olmayan özellikte. Bunun dışında 200'e yakın heykel bulundu. Kentin Helenistik dönem kapısının onarımına başlandı. Bu yıl buna devam edilecek. Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay kazılara büyük ilgi gösteriyor. Kentin zafer parkının onarımına bu yıl başlanacak. Ödenek ayrılması için Bakan Günay tarafından talimat verildi.''

     Abbasoğlu, başlattıkları ''Bir sütun da sen dik'' kampanyası çerçevesinde 2 bin lira bağış yapan kişilerin adının ayağa kaldırılan sütuna çakılan plakete yazıldığını vurgulayarak, bugüne kadar kadar bu yöntemle 72 sütun dikildiğini bildirdi. Bu yıl bağış olması halinde 25 sütunun daha ayağa kaldırılabileceğini kaydeden Abbasoğlu, ödenek olursa kazıların Eylül ayına kadar sürebileceğini belirtti.

Abbasoğlu, Perge'deki mezarlığın özel mülkiyette olduğunu, onun kamulaştırılması gerektiğini, ama arsa sahipleriyle fiyatta anlaşılamadığını ifade ederek, bu bölgenin arkeolojik sit olmasına karşın hala özel mülkiyette bulunduğunu kaydetti.
    
     -NOEL BABA MÜZESİ KAZISI-
    
     Demre ilçesindeki Noel Baba Müzesi kazıları ise 15 Ağustosta başlayacak. 15 Eylülde sona erecek kazılarda bu yıl 4. ve 5. Yüzyılda inşa edilen birinci yapı olarak düşünülen bazilikanın mozaiğinin ortaya çıkarılmasına çalışılacak ve Orta Çağ'a ait mimari veriler aydınlatılacak.

     Hacettepe Üniversitesi Arkeoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Yıldız Ötüken başkanlığında 20 kişiden oluşan ekip tarafından yürütülen kazı ekibine Hacettepe, İstanbul, Çanakkale 18 Mart, Eskişehir Osmangazi, Kayseri Erciyes, Hatay Mustafa Kemal üniversitelerinden öğretim üyeleri ve araştırma görevlileri de eşlik edecek.
    
     -XANTHOS ANTİK KENTİ-
    
     Antalya'nın Kaş ilçesine bağlı Kınık beldesi yakınlarındaki Xanthos Antik Kenti'nde bu yılki kazı çalışmaları başladı.

     1950 yılından bu yana Fransa'nın Bordeaux Üniversitesi ve Fransız Yüksek Arkeoloji Akademisi tarafından yürütülen kazı çalışmalarına bu yıl 7 Fransız öğretim üyesi, 5 Fransız teknik eleman ve 20 işçi katılıyor. Bordeaux Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Jacques Des Courtils başkanlığında sürdürülen kazılar altı hafta sürecek.

     Xanthos Antik Kenti'nin, Antalya-Muğla sınırını çizen Eşen Çayı'nın suladığı ovanın tepesinde ve halen ayakta olduğunu anlatan Courtils, kentin Likya'nın üç oy hakkına sahip beş büyük kentinden biri olduğunu ve Perslere karşı MÖ 545 yılında verdikleri savaşla ünlü olduğunu belirtti.

     Xanthos'un kilise ve çeşitli yapılarının tabanının mozaiklerle kaplı olduğuna dikkati çeken Courtils, kentin üç boyutlu bilgisayar rölevesinin yapılacağına, çalışmalarda resmi binalar ve Roma dönemine ait kalıntıların ortaya çıkmasının beklendiğini kaydetti.
    
     -PATARA KAZILARI-
    
     Akdeniz Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Havva İşkan Işık başkanlığında sürdürülen Antalya'nın Kaş ilçesine bağlı Patara Antik Kentindeki kazılara 15 Haziranda başlandı.

     15 Eylüle kadar devam edecek kazılara 4'ü Alman olmak üzere 40 kişilik uzman ve öğrenci grubu katılıyor. Bu dönem Patara kazılarında Arkaik dönem bey sarayını kazacaklarını anlatan Işık, Patara su yolları kazısının da TÜBİTAK projesi kapsamında ele alındığını bildirdi.

Patara Likya Birliği Meclis Binası restorasyon çalışmasına başlandığına işaret eden Işık, bunun çok büyük proje olduğunu belirtti. Dünyanın ilk demokratik parlamento binasının 2010 yılına kadar ayağa kaldırmak ve dünya parlamentosu başkanlarını burada toplamak hedefleniyor.
    
     -BADEMAĞACI KAZISI-
    
     İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Prof. Dr. Refik Duru başkanlığındaki Bademağacı Höyüğü kazısı ise 27 Temmuzda başlayacak ve Eylül ayı ortasında bitecek. Kazılarda arkeolog olarak ikisi profesör 5 kişi çalışıyor.

     Kazılarda ayrıca İsviçre ve Belçika'dan yabancı uzmanların da arasında bulunduğu 25 kişilik bir ekip görev yapıyor. Bademağacı'nda çok düzenli yerleşim planı bulunduğuna işaret eden Duru, kent planlamasının Anadolu'da rastlanmayacak şekilde olduğunu vurguladı.
    
     -RHODIAPOLİS KAZISI-
    
     Antalya'nın Kumluca ilçesinin 2,5 kilometre kuzeyinde tepe üzerinde ve eteklerinde kurulu Rhodiapolis kentindeki kazılar ise 2006 yılında, Akdeniz Üniversitesi Arkeoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Nevzat Çevik başkanlığındaki ekip tarafından başlatıldı.

     Kazı başkanlığını daha sonra aynı bölümden Doç. Dr. İsa Kızgut üstlendi. 1892'de ilk kez Avusturyalı bilim adamlarınca keşfedilen kentin en ünlü siması, 2. Yüzyılda da yaşamış ve tüm Likya kentlerine yardım etmiş en ünlü yardımsever Opramoas...

     Şehirde, tiyatro, hamam, Opramoas anıtı, kilise, nekropoller ve çok sayıda su sarnıcı bulunuyor.
     Kazılarda 60'tan fazla da sikke bulundu, bunlar arasında 13. yüzyılda beylikler döneminden Hamitoğulları'na ait İslami ve gümüş bir sikke de ortaya çıkartılmıştı. Kazılara bu yıl 25 Temmuzda başlanacak ve kazılar eylül ayı sonuna kadar sürecek.

toprak altındaki hazineler

Binlerce yıllık tarihinde pek çok medeniyete ev sahipliği yapan Anadolu toprakları, arkeolojik varlığıyla dünyanın en zengin coğrafyalarından biri. Hemen her yerinde bir antik kent kalıntısı bulunan Anadolu'da yaşam, tarihi eserlerle iç içe sürüyor.

     Kimi zaman bir raylı sistem kazısında, kimi zaman belediyenin inşaat çalışmasında, işçilerin kazmaları zaman zaman binlerce yıllık tarihi eserleri güneşle buluşturuyor. Arkeoloji bilimine yönelik dünyada 1500'lerde başlayan çalışmalara Türkiye, ancak 300 sene sonra katıldı. 1800'lerin sonunda, hukuk öğreniminin ardından önemli ressamlardan resim eğitimi de alan Osman Hamdi Bey'in kişisel çabalarıyla ülkenin arkeolojiye yönelik ilk çalışmalarının adımları atıldı.

     Yabancı araştırmacıların Anadolu topraklarını keşfettiğini ve çok kıymetli arkeolojik eserlerin yurt dışına kaçırılmaya başlandığı dönemde Osman Hamdi Bey, Asar-i Atika Nizamnamesi'ni (Eski Eserler Yasası) hazırlayarak bu eserlerin yurt dışına kaçırılması engellenmeye çalıştı.

     ''Türk arkeolojisinin babası'' unvanını alan Osman Hamdi Bey'in bu girişimlerinin ardından Cumhuriyet'in ilanıyla birlikte Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk de arkeoloji bilimine sahip çıktı.
     1931'de Türk Tarih Kurumu, 1934'te İstanbul Üniversitesine bağlı Türk Arkeoloji Enstitüsü, iki yıl sonra da Ankara'da Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi kuruldu. Türk Tarih Kurumu adına ilk kazılar, 1933'te Hamit Zübeyr Koşay başkanlığında Ahlatlıbel'de yapıldı. 1935'te Koşay ve Remzi Oğuz Arık, Alacahöyük kazılarına başladı.

     Genç Türkiye Cumhuriyeti arkeolojik varlıklarına sahip çıkıp, bu konuda kendi bilim adamlarını yetiştirmeye başladığında çok sayıda tarihi eserin yurt dışına kaçırıldığı da anlaşıldı. Bugün ABD'den Rusya'ya, İtalya'dan Fransa'ya çok sayıda ülkenin müzelerinde sergilenen kıymetli Anadolu hazinelerinin geri alınması için Kültür ve Turizm Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı nezdinde çalışmalar sürüyor.

     Yabancı araştırmacılar ülke topraklarındaki devletin kontrolünde çalışabilirken, çok sayıda üniversitede faaliyet gösteren arkeoloji bölümü öğretim üyeleri ve öğrencileri ise Anadolu'nun toprak altında kalmış kıymetli hazinelerini gün ışığıyla buluşturmak için çalışmalarını aralıksız sürdürüyor.

     İşte ülkenin dört bir yanında devam eden arkeolojik kazılardan Antalya'da süren kazılara ilişkin bilgiler şöyle:
    
     -ANTİK KENT CENNETİ-
    
     Deniz, güneş ve kumun yanı sıra binlerce yıllık tarihi kentleriyle turistlerin büyük ilgisini çeken Antalya'da, bilinen 135 ören yerinden sadece 11'inde kazı yapılıyor.

     Antalya Müzesi Müdürü Selahattin Eyüp Aksu, yaptığı açıklamada, Antalya'nın pek çok yerinde tarihi kentler bulunduğunu, müze başkanlığındaki Suluin Mağarası ve kent merkezindeki Doğu Garajı kazısının da sürdüğünü bildirdi.

     Doğu Garajı'nda Antalya Büyükşehir Belediyesi tarafından sürdürülen inşaat sırasında tesadüfen ortaya çıkan 642 mezarın MÖ 3. Yüzyıl'a ait olduğunu belirten Aksu, buradaki kazıların Ekim ayı sonuna kadar süreceğini ve ardından bir rapor hazırlanacağını söyledi.

     Suluin Mağarası'ndaki kazıların da müze tarafından yürütüldüğünü anlatan Aksu, burada Erken Bronz, Roma ve Bizans dönemlerine ait buluntular elde edildiğini, özelliği olan eserlerin Antalya Müzesine teslim edildiğini kaydetti. Aksu, ''Antalya'daki 135 antik kentte, tıpkı diğer antik kentlerde olduğu gibi tiyatro, meclis binası, agora, hamamlar bulunuyor. Ancak tüm antik kentlerde kazı yapılamıyor. Bu nedenle koruma altında tutmak için yer altında kalması sağlanıyor'' dedi.

    
     -MYRA VE ANDRIAKE-
    
     Antalya'nın Demre ilçesinde, klasik dönemin en büyük Likya kenti Myra ve Myra'nın limanı Andriake'de yıllar sonra kazı başladı.

     Likya'nın en büyük kentlerinden Myra'da sezonun ilk kazmasını geçtiğimiz günlerde Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay vurdu. Akdeniz Üniversitesi Fen ve Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nevzat Çevik başkanlığındaki Myra'da bu yıl, sondaj kazıları yapılacak. Andriake'de ise buğday silosu kazı çalışmaları yürütülecek ve bu yıl bitirilecek. Ardından agoraya girilecek ve çarşı ortaya çıkarılacak.

     Prof. Dr. Nevzat Çevik, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 10 gün önce buğday silosunda başlayan kazılarda 24 bronz sikke bulunduğunu MS 3. Yüzyıl'a ait sikkelerin Myra tarihine ışık tutacak nitelikte olduğunu kaydetti. Sikkenin bir yüzünde 241-242 yıllarında Roma İmparatoru Gordianus'un portesi, arka yüzünde tapınak ve ana tanrıçanın portesi ve MY yazısı bulunduğunu anlatan Çevik, şöyle konuştu:

     ''MY, 'Myra'nın parası' demek. Bu da gösteriyor ki, Myra Antik Kenti'nin para basma yetkisi var. O dönemde az sayıda kentin para basma yetkisi bulunuyordu. Bu sikkelerin tamamı Roma dönemine ait imparatorluk sikkesi. Kazının başında bu sikkeleri bulmak çok sevindirici. Myra ve Andriake kazıları belki yıllar sürecek, ama 8 metre alüvyonun altında yatan antik kentte Likya, Roma ve Bizans dönemlerine ait önemli bilgilere ulaşacağız. Çünkü Myra, üç kez sel felaketi yaşamış. 8 metre alüvyonun altında yıpranmamış bir tarih yatıyor. Bu kazılarda bu tarih ortaya çıkacak.''

    
     -ARYKANDA KAZISI-
    
     Tiyatroları, stadyumları, hamamları, su sarnıçları, kaya mezarları ve lahitleriyle dev bir açık hava müzesi olan Arykanda Antik Kenti'ndeki kazılar ise 1971 yılından bu yana devam ediyor.
     Finike kara yolunun 30. kilometresinde, Arif köyüne yakın bir ören yeri olan Arykanda kazısı hakkında bilgi veren Kazı Başkanı Prof. Dr. Cevdet Bayburtluoğlu, küçük bir yerleşim birimi olsa da kazılarda antik bir şehirde olması gereken bütün yapı tiplerini açığa çıkarttıklarını anlattı. Antik kentte şu ana kadar 6-7 tapınak bulunduğunu ve bunun ''şaşırtıcı'' olduğunu dile getiren Bayburtluoğlu, ''Bu yılki kazılarda yeni bir bölge kazılıyor. Bundan sonra çıkacak her yapı sürpriz olacak'' dedi.

     Arykanda'nın, antik mimari açısından çok iyi korunmuş bir ören yeri olduğunu kaydeden Bayburtluoğlu, kazılarda eserlerin büyük bölümünün ortaya çıkarıldığını ve yapıların izleyenler tarafından ne olduğunun hemen anlaşıldığını söyledi.

     Köy halkının da ücret karşılığında işçi olarak katıldığı kazılarda yaklaşık 30-35 kişinin görev aldığını bildiren Bayburtluoğlu, gönüllü ekip desteği ise almadıklarını anlattı. Kazılar sırasında çıkarılan küçük eserlerin Antalya Müzesine gönderildiğini ifade eden Bayburtluoğlu, sergilenmeyerek depoya konulan bazı eserlerin nem yüzünden bozulmaya yüz tuttuğuna dikkati çekti.

     Depoda saklanan eserlerin daha iyi koşullarda korunması gerektiğini belirten Bayburtluoğlu, kazılar sırasında ortaya çıkarılan her eserin çok değerli olduğunu kaydetti.

     Finike ilçesindeki Limyra Antik Kenti'nde, Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Avusturya Arkeoloji Enstitüsü iş birliğiyle yürütülen kazı çalışmaları da iki hafta sonra başlayacak. Önceki yıl tespit edilen ve hamam olduğu düşünülen buluntunun geçen yıl ortaya çıkarıldığı antik kentin, Likya Birliği'ne başkentlik yapmış önemli bir ticari merkez olduğu bildirildi.

     Roma ve Bizans döneminde piskoposluk düzeyinde bir dini merkez olarak varlığını sürdüren kentte ortaya çıkarılan antik tiyatro, anıt yapılar, hamamlar, kiliseler, kaya mezarları ve sur duvarları, bölgenin antik tarihini belirleme açısından zengin bir kaynak oluşturuyor.
    
     -HACIMUSALAR'DA KAZILAR SÜRÜYOR-
    
     Elmalı Ovası'nın tek kazısı olması nedeniyle önem taşıyan Hacımusalar Höyüğü kazıları, 31 Temmuza kadar sürecek. 1994 yılından bu yana Bilkent Üniversitesinden Doç. Dr. İlknur Özgen başkanlığında devam eden kazılar ve arkeolojik yüzey araştırmaları, bu sene höyüğün merkezindeki çok evreli kilisede, batı alanında ve kuzey yamacında yoğunlaştırıldı.

     Şimdiye kadar, biri kerpiç tuğla, diğeri kireç taşı ve en üstteki mozaiklerle kaplanmış üç farklı tabana ulaşılan kazılarda, bu yıl sonunda kilisenin tüm evrelerine ait detaylarına ulaşılması hedefleniyor. Batı alanında yapılan çalışmalarda ortaya çıkarılan yapıda, mozaik taban kalıntıları bulunurken, Yunanca yazılan bir yazıtta da Roma imparatorlarından Antonius Pius'un torunu Septimus Severus'un aldığı askeri kararlardan söz ediliyor.
    
     -KARAİN MAĞARASI-
    
     Prof. Dr. Kılıç Kökten tarafından 1946 yılından 1973 yılına kadar çeşitli aralıklarla sürdürülen Karain Mağarası kazılarında mağaranın Paleolitik (Yontmataş Çağı), Neolitik, Kalkolitik ve İlk Tunç Çağı'nda sürekli iskan gördüğü anlaşıldı.

     Karain Mağarası tapınma ve odak yeri olarak kullanıldı. Yontmataş Çağı yerleşimi ve kalıntılarıyla Anadolu ve dünyanın en önemli merkezi olan Karain'de dört zaman periyodunda bitki örtüsü, hayvan topluluğu görüldü. Karain çevresinde su aygırı, gergedan, fil gibi hayvanlara ait kalıntılar bulundu.

1985 yılından bu yana Ankara Üniversitesi Arkeoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Işın Yalçınkaya başkanlığında yürütülen kazılarda geçen yıl 500 bin yıllık el baltası gün ışığına çıkarıldı. Bunun Karain'in 500 bin yıldır insan yaşamında yer aldığını gösterdiği belirtilirken, Karain'deki eserler, Antalya Müzesinde ve Karain'de sergileniyor.
    
     -PERGE KAZISI-
    
     İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Başkanı Prof. Dr. Haluk Abbasoğlu tarafından yürütülen Perge kazılarının ise klasik arkeoloji alanında Türkiye'nin yaptığı en uzun ve sürekli kazı olduğu bildirildi.
     Abbasoğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, kentin tarihinin son çalışmalar ışığında MÖ 4200'e kadar uzandığının ortaya çıktığını vurgulayarak, şunları söyledi:

     ''Özellikle Helenistik ve Roma dönemleri Perge'nin en parlak dönemleri. Resmi binalar, tiyatro, surlar, kapılar, hamamlar, çeşmeler, evler kazıldı. Bunun dışında kentin mezarlığı son yıllarda ortaya çıktı. Nekropolis dediğimiz alandaki mezarlar dünyada eşi olmayan özellikte. Bunun dışında 200'e yakın heykel bulundu. Kentin Helenistik dönem kapısının onarımına başlandı. Bu yıl buna devam edilecek. Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay kazılara büyük ilgi gösteriyor. Kentin zafer parkının onarımına bu yıl başlanacak. Ödenek ayrılması için Bakan Günay tarafından talimat verildi.''

     Abbasoğlu, başlattıkları ''Bir sütun da sen dik'' kampanyası çerçevesinde 2 bin lira bağış yapan kişilerin adının ayağa kaldırılan sütuna çakılan plakete yazıldığını vurgulayarak, bugüne kadar kadar bu yöntemle 72 sütun dikildiğini bildirdi. Bu yıl bağış olması halinde 25 sütunun daha ayağa kaldırılabileceğini kaydeden Abbasoğlu, ödenek olursa kazıların Eylül ayına kadar sürebileceğini belirtti.

Abbasoğlu, Perge'deki mezarlığın özel mülkiyette olduğunu, onun kamulaştırılması gerektiğini, ama arsa sahipleriyle fiyatta anlaşılamadığını ifade ederek, bu bölgenin arkeolojik sit olmasına karşın hala özel mülkiyette bulunduğunu kaydetti.
    
     -NOEL BABA MÜZESİ KAZISI-
    
     Demre ilçesindeki Noel Baba Müzesi kazıları ise 15 Ağustosta başlayacak. 15 Eylülde sona erecek kazılarda bu yıl 4. ve 5. Yüzyılda inşa edilen birinci yapı olarak düşünülen bazilikanın mozaiğinin ortaya çıkarılmasına çalışılacak ve Orta Çağ'a ait mimari veriler aydınlatılacak.

     Hacettepe Üniversitesi Arkeoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Yıldız Ötüken başkanlığında 20 kişiden oluşan ekip tarafından yürütülen kazı ekibine Hacettepe, İstanbul, Çanakkale 18 Mart, Eskişehir Osmangazi, Kayseri Erciyes, Hatay Mustafa Kemal üniversitelerinden öğretim üyeleri ve araştırma görevlileri de eşlik edecek.
    
     -XANTHOS ANTİK KENTİ-
    
     Antalya'nın Kaş ilçesine bağlı Kınık beldesi yakınlarındaki Xanthos Antik Kenti'nde bu yılki kazı çalışmaları başladı.

     1950 yılından bu yana Fransa'nın Bordeaux Üniversitesi ve Fransız Yüksek Arkeoloji Akademisi tarafından yürütülen kazı çalışmalarına bu yıl 7 Fransız öğretim üyesi, 5 Fransız teknik eleman ve 20 işçi katılıyor. Bordeaux Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Jacques Des Courtils başkanlığında sürdürülen kazılar altı hafta sürecek.

     Xanthos Antik Kenti'nin, Antalya-Muğla sınırını çizen Eşen Çayı'nın suladığı ovanın tepesinde ve halen ayakta olduğunu anlatan Courtils, kentin Likya'nın üç oy hakkına sahip beş büyük kentinden biri olduğunu ve Perslere karşı MÖ 545 yılında verdikleri savaşla ünlü olduğunu belirtti.

     Xanthos'un kilise ve çeşitli yapılarının tabanının mozaiklerle kaplı olduğuna dikkati çeken Courtils, kentin üç boyutlu bilgisayar rölevesinin yapılacağına, çalışmalarda resmi binalar ve Roma dönemine ait kalıntıların ortaya çıkmasının beklendiğini kaydetti.
    
     -PATARA KAZILARI-
    
     Akdeniz Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Havva İşkan Işık başkanlığında sürdürülen Antalya'nın Kaş ilçesine bağlı Patara Antik Kentindeki kazılara 15 Haziranda başlandı.

     15 Eylüle kadar devam edecek kazılara 4'ü Alman olmak üzere 40 kişilik uzman ve öğrenci grubu katılıyor. Bu dönem Patara kazılarında Arkaik dönem bey sarayını kazacaklarını anlatan Işık, Patara su yolları kazısının da TÜBİTAK projesi kapsamında ele alındığını bildirdi.

Patara Likya Birliği Meclis Binası restorasyon çalışmasına başlandığına işaret eden Işık, bunun çok büyük proje olduğunu belirtti. Dünyanın ilk demokratik parlamento binasının 2010 yılına kadar ayağa kaldırmak ve dünya parlamentosu başkanlarını burada toplamak hedefleniyor.
    
     -BADEMAĞACI KAZISI-
    
     İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Prof. Dr. Refik Duru başkanlığındaki Bademağacı Höyüğü kazısı ise 27 Temmuzda başlayacak ve Eylül ayı ortasında bitecek. Kazılarda arkeolog olarak ikisi profesör 5 kişi çalışıyor.

     Kazılarda ayrıca İsviçre ve Belçika'dan yabancı uzmanların da arasında bulunduğu 25 kişilik bir ekip görev yapıyor. Bademağacı'nda çok düzenli yerleşim planı bulunduğuna işaret eden Duru, kent planlamasının Anadolu'da rastlanmayacak şekilde olduğunu vurguladı.
    
     -RHODIAPOLİS KAZISI-
    
     Antalya'nın Kumluca ilçesinin 2,5 kilometre kuzeyinde tepe üzerinde ve eteklerinde kurulu Rhodiapolis kentindeki kazılar ise 2006 yılında, Akdeniz Üniversitesi Arkeoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Nevzat Çevik başkanlığındaki ekip tarafından başlatıldı.

     Kazı başkanlığını daha sonra aynı bölümden Doç. Dr. İsa Kızgut üstlendi. 1892'de ilk kez Avusturyalı bilim adamlarınca keşfedilen kentin en ünlü siması, 2. Yüzyılda da yaşamış ve tüm Likya kentlerine yardım etmiş en ünlü yardımsever Opramoas...

     Şehirde, tiyatro, hamam, Opramoas anıtı, kilise, nekropoller ve çok sayıda su sarnıcı bulunuyor.
     Kazılarda 60'tan fazla da sikke bulundu, bunlar arasında 13. yüzyılda beylikler döneminden Hamitoğulları'na ait İslami ve gümüş bir sikke de ortaya çıkartılmıştı. Kazılara bu yıl 25 Temmuzda başlanacak ve kazılar eylül ayı sonuna kadar sürecek.

lahit mezar

Define,definecilik,define işaretleri,define arama yolları,gizli defineleri arama,cinler büyü tılsım,define arama çubukları, ,gizemli defineleri çıkartma,define nasıl aranır hepsi burada.

Pişmiş toprak,taş yada mermer gibi maddelerden yapılan, içine ölünün yerleştirildiği sanduka.kenarları kagir,üstü kapak taşlarıyla örtülüdür. Yapısı ölünün statüsüne göre değişir, dış kısımları muhtelis kabarmalarla resimlenir, kurşun dökümle kaplı olanları da mevcuttur.
Önceleri yakılan ölülerin küllerinin saklandığı lahit'ler, sonradan birer mezar olarak kullanıldı. Lahitlerin birer oda veya küçük ev biçiminde yapılması, ölülerin öbür dünyada yaşayacakları inancından gelir. Bu fikri destekleyen Mısır'da bulunan lahitler,ve ölü evi türleridir.
Lykia lahitleri de, ölü evi biçiminde yapılan lahitlerin en eski örnekleri arasında yer alır. Bu lahitlerin, kubbe biçimi kapakları, ev cephesini andıran yanlarında kapı ve pencere boşlukları vardır. Bu tür lahitler Lykia'da M.Ö. VI. yy.dan imparatorluk devrine kadar gelir. Sayda'dan (Eski Sidon) getirilerek İstanbul Arkeoloji müzesine konan Lykia lahti bu türdendir. İkinci türden lahitler hareon tipindedir. Bu türün en açık örneği Helenistik çağ eserlerinden İstanbul Arkeoloji müzesindeki, ağlayan kadınlar lahtidir.

Kline lahitleri, daha çok ölünün odasındaki yemek masası veya yatağı durumundadır. Etruria'da bulunan bir türe girer. Genellikle niş içinde duran bu lahitlerin iç tarafları süslüdür. IV.-III. yy. lahitleri yemek sofrasını andırır. Kline türünden olan lahitler Frigya ve Paphlagonia'da görülür. Zengin boyalı klineler daha çok Lydia'da bulunur.
İmparator Adrianus devrinden kalma kabartmalı anıtsal lahitler vardır. Bunların çoğunda yalnız görünen cephe, kabartmalarla donatılmıştır. Asya tipi lahitlerin kapakları birer yatağı andırır. Üzerinde karı koca tasvirleri görülür. Bu tasvirlerde erkek, elini karısının omuzuna koymuş durumdadır. Başka bir lahit türü de Gırlandlı lahitler'de, ortaya çıkar. Bu tür lahitlerin M.S. I. yy.da Anadolu'da geliştiği, sonradan Mısır, Suriye, Yunanistan ve Roma'ya yayıldığı ileri sürülür. Bu lahitlerin en gelişmiş örnekleri, köşelerinde bukranion (öküz kafası) tarafından taşınan girlandlarla süslü olanlarıdır. Bu biçimin sunaklardan alınarak lahitlere uygulandığı sanılır.

Gırlandlı lahitler önceleri natüralist bir üslûpta yapılırdı. Sonraları bu süslemeler, belli ve değişmez nitelik kazanarak, uslûplaştı. Bunların da kaynağı Anadolu'dur; bu lahitlerin bellibaşlı özellikleri semardan biçimli kapaklarında görülür. Kısa yanlarında üçgen birer alınlık vardır. Alınlıklarında genellikle medusa başı ve rozas (gül bezek, yıldız bezek) tasvirleri yer alır.

Klazomenai lahitleri
Klazomenai üretimi terrakotta lahitler anıtsal yapıları ve zengin bezemeleriyle 19. yüzyıldan beri dikkatleri çekmiştir. Dikdörtgen formlu, sıklıkla köşe içlerinde çıkıntısı olmayan, uzun ve kısa kenar pervazları yaklaşık eşit genişlikte, dalgalı çizgiler, meander motifi ya da İon kymationu ile basitçe bezenmiş lahitlere, Oikonomos’un kazılarından dolayı Monastirakia sınıfı adı verilmiştir. Dikdörtgen ya da daha sık olarak trapez formlu, köşe içlerinde çıkıntılarla desteklenmiş, ayak ve başucu pervazları yan kenar pervazlarına göre daha geniş tutulmuş ve zengin bir şekilde bezenmiş olan grup ise “kanonik” Klazomenai lahitleri olarak adlandırılmaktadır. Lahit pervazları önce açık renkli bir astarla boyanmıştır. Uzun kenarlar örgü motifi ile bezenmiş, örgü motifinin iki ucuna ise metoplar içine bezemeler yapılmıştır. Baş ucu pervazı sıklıkla siyah figür tekniğinde monomakhia, savaş ve mitolojik sahnelere ayrılmıştır. Klazomenai siyah figürünü andıran, ancak kullanılan malzeme gereği ayrıntıların kazıma çizgiler yerine, beyaz boyayla belirtildiği bu sahnelerde ek kırmızı renk de kullanılmıştır. Ayak ucu pervazında ise sıklıkla yaban keçisi stilindeki seramikten tanınan rezerve teknikte hayvan figürleri çizilmiştir. Bazı örneklerde lahitin tümünün rezerve ya da siyah figür tekniğiyle bezendiği görülmektedir. Ender olarak kırmızı figür tekniği de denenmiştir.
Klazomenai kazıları lahitlerle ilgili görüşlerin tekrar ele alınması gerektiğini vurgulamaktadır. Yıldıztepe Nekropolis'indeki tabakalanma, Monastirakia sınıfı lahitlerin kanonik lahitlerin öncüsü olmadığını göstermektedir Dolayısıyla Monastirakia sınıfına göre yapılan ve figürlü “kanonik” lahitlerin bunlardan daha sonraya tarihlendirilmesiyle ortaya çıkan kurgu üzerine tekrar düşünülmelidir. Hem Yıldıztepe, hem de Akropolis güney yamacında yapılan kazılar yaban keçisi stilinde ve figürlü lahitlerin ressamlarının elinden çıkmış seramik örneklerini açığa çıkarmıştır. Bu da yaban keçisi stilinde bezenmiş figürlü lahitlerin, bu stilin seramik üzerinde moda olduğu dönemde yapılmaya başlandığının bir kanıtıdır.

































































lahit mezar

Define,definecilik,define işaretleri,define arama yolları,gizli defineleri arama,cinler büyü tılsım,define arama çubukları, ,gizemli defineleri çıkartma,define nasıl aranır hepsi burada.

Pişmiş toprak,taş yada mermer gibi maddelerden yapılan, içine ölünün yerleştirildiği sanduka.kenarları kagir,üstü kapak taşlarıyla örtülüdür. Yapısı ölünün statüsüne göre değişir, dış kısımları muhtelis kabarmalarla resimlenir, kurşun dökümle kaplı olanları da mevcuttur.
Önceleri yakılan ölülerin küllerinin saklandığı lahit'ler, sonradan birer mezar olarak kullanıldı. Lahitlerin birer oda veya küçük ev biçiminde yapılması, ölülerin öbür dünyada yaşayacakları inancından gelir. Bu fikri destekleyen Mısır'da bulunan lahitler,ve ölü evi türleridir.
Lykia lahitleri de, ölü evi biçiminde yapılan lahitlerin en eski örnekleri arasında yer alır. Bu lahitlerin, kubbe biçimi kapakları, ev cephesini andıran yanlarında kapı ve pencere boşlukları vardır. Bu tür lahitler Lykia'da M.Ö. VI. yy.dan imparatorluk devrine kadar gelir. Sayda'dan (Eski Sidon) getirilerek İstanbul Arkeoloji müzesine konan Lykia lahti bu türdendir. İkinci türden lahitler hareon tipindedir. Bu türün en açık örneği Helenistik çağ eserlerinden İstanbul Arkeoloji müzesindeki, ağlayan kadınlar lahtidir.

Kline lahitleri, daha çok ölünün odasındaki yemek masası veya yatağı durumundadır. Etruria'da bulunan bir türe girer. Genellikle niş içinde duran bu lahitlerin iç tarafları süslüdür. IV.-III. yy. lahitleri yemek sofrasını andırır. Kline türünden olan lahitler Frigya ve Paphlagonia'da görülür. Zengin boyalı klineler daha çok Lydia'da bulunur.
İmparator Adrianus devrinden kalma kabartmalı anıtsal lahitler vardır. Bunların çoğunda yalnız görünen cephe, kabartmalarla donatılmıştır. Asya tipi lahitlerin kapakları birer yatağı andırır. Üzerinde karı koca tasvirleri görülür. Bu tasvirlerde erkek, elini karısının omuzuna koymuş durumdadır. Başka bir lahit türü de Gırlandlı lahitler'de, ortaya çıkar. Bu tür lahitlerin M.S. I. yy.da Anadolu'da geliştiği, sonradan Mısır, Suriye, Yunanistan ve Roma'ya yayıldığı ileri sürülür. Bu lahitlerin en gelişmiş örnekleri, köşelerinde bukranion (öküz kafası) tarafından taşınan girlandlarla süslü olanlarıdır. Bu biçimin sunaklardan alınarak lahitlere uygulandığı sanılır.

Gırlandlı lahitler önceleri natüralist bir üslûpta yapılırdı. Sonraları bu süslemeler, belli ve değişmez nitelik kazanarak, uslûplaştı. Bunların da kaynağı Anadolu'dur; bu lahitlerin bellibaşlı özellikleri semardan biçimli kapaklarında görülür. Kısa yanlarında üçgen birer alınlık vardır. Alınlıklarında genellikle medusa başı ve rozas (gül bezek, yıldız bezek) tasvirleri yer alır.

Klazomenai lahitleri
Klazomenai üretimi terrakotta lahitler anıtsal yapıları ve zengin bezemeleriyle 19. yüzyıldan beri dikkatleri çekmiştir. Dikdörtgen formlu, sıklıkla köşe içlerinde çıkıntısı olmayan, uzun ve kısa kenar pervazları yaklaşık eşit genişlikte, dalgalı çizgiler, meander motifi ya da İon kymationu ile basitçe bezenmiş lahitlere, Oikonomos’un kazılarından dolayı Monastirakia sınıfı adı verilmiştir. Dikdörtgen ya da daha sık olarak trapez formlu, köşe içlerinde çıkıntılarla desteklenmiş, ayak ve başucu pervazları yan kenar pervazlarına göre daha geniş tutulmuş ve zengin bir şekilde bezenmiş olan grup ise “kanonik” Klazomenai lahitleri olarak adlandırılmaktadır. Lahit pervazları önce açık renkli bir astarla boyanmıştır. Uzun kenarlar örgü motifi ile bezenmiş, örgü motifinin iki ucuna ise metoplar içine bezemeler yapılmıştır. Baş ucu pervazı sıklıkla siyah figür tekniğinde monomakhia, savaş ve mitolojik sahnelere ayrılmıştır. Klazomenai siyah figürünü andıran, ancak kullanılan malzeme gereği ayrıntıların kazıma çizgiler yerine, beyaz boyayla belirtildiği bu sahnelerde ek kırmızı renk de kullanılmıştır. Ayak ucu pervazında ise sıklıkla yaban keçisi stilindeki seramikten tanınan rezerve teknikte hayvan figürleri çizilmiştir. Bazı örneklerde lahitin tümünün rezerve ya da siyah figür tekniğiyle bezendiği görülmektedir. Ender olarak kırmızı figür tekniği de denenmiştir.
Klazomenai kazıları lahitlerle ilgili görüşlerin tekrar ele alınması gerektiğini vurgulamaktadır. Yıldıztepe Nekropolis'indeki tabakalanma, Monastirakia sınıfı lahitlerin kanonik lahitlerin öncüsü olmadığını göstermektedir Dolayısıyla Monastirakia sınıfına göre yapılan ve figürlü “kanonik” lahitlerin bunlardan daha sonraya tarihlendirilmesiyle ortaya çıkan kurgu üzerine tekrar düşünülmelidir. Hem Yıldıztepe, hem de Akropolis güney yamacında yapılan kazılar yaban keçisi stilinde ve figürlü lahitlerin ressamlarının elinden çıkmış seramik örneklerini açığa çıkarmıştır. Bu da yaban keçisi stilinde bezenmiş figürlü lahitlerin, bu stilin seramik üzerinde moda olduğu dönemde yapılmaya başlandığının bir kanıtıdır.

































































define işareti kabartma daire

İlk önce şunu söylemek istiyorum avlak yabanın tam göbeğinde...Doğasıyla-havasıyla--dağlarıyla tam anlamıyla bir cennet...dağın tepesine av köşkünü kondurmuş bu bulgarlar mekan olarak çok hoş bir yer..Sabah kalktığınız kıpkırmızı bir ufuk yemyeşil dağlar tepeler ovalar...Geyik böğürtüleriyle uyanıyorsunuz..




define işareti kabartma daire

İlk önce şunu söylemek istiyorum avlak yabanın tam göbeğinde...Doğasıyla-havasıyla--dağlarıyla tam anlamıyla bir cennet...dağın tepesine av köşkünü kondurmuş bu bulgarlar mekan olarak çok hoş bir yer..Sabah kalktığınız kıpkırmızı bir ufuk yemyeşil dağlar tepeler ovalar...Geyik böğürtüleriyle uyanıyorsunuz..




horasan mezar


" ANTİK KENTLER VE ÖREN YERLERİNDE BİR MOLOZ VEYA ÇÖP YIĞINI GÖRÜRSENİZ BİLİNİZ Kİ ORADA BİLİNÇLİ OLARAK ÜZERİ ÖRTÜLMÜŞ  - TAHRİP EDİLMİŞ BİR TARİHİ DEĞER YATMAKTADIR."
Blogcunun sözü...


Ege kıyılarında milattan önce, günümüzden yaklaşık 3000 sene evvel kurulmuş,
12 iyon şehir DEVLETİ vardır.
Bölgede bulunan 12 bağımsız sahil kenti (Kuzeyden Güneye) Phokai (Foça), Klazomenai, Erythrai, Teos, Kolophon, Lebedos, Ephesos (Efes), Priene, Myos ve Miletos (Milet) ile birlikte (halen Yunanistan'a ait olan) Khios (Sakız) ve Samos (Sisam) ada kentleridir.
Bu kentler M.Ö. 1000 dolayında Yunanistan'dan gelen Dorlardan kaçan Akalar tarafından kurulmuş 12 bağımsız şehir devletidir.
Bu şehirlerin 11 tanesi kazılarla açığa çıkarılmış ve Ege Turizmine büyük katkılar sağlamanın yanında Ülkemize de ciddi anlamda Turizm geliri kazandırmıştır.

Yalnız dikkat ederseniz 12 iyon kentinin sadece 11' i kazılarak açığa çıkarılmış, oysa bir tanesi her nedense toprak altında kalmış, bir anlamda arazi mafyasının hoyrat ellerine bırakılmıştır.

Ege Turizminde patlama yaratacak, ülkemize akın akın döviz kazandıracak bu şehrin adı LEBEDOS' tur.Bugün " Ürkmez " adı ile bildiğimiz bölge aslında 12. iyon şehir DEVLETİ LEBEDOS 'tur.

M.Ö.II. yüzyılda Teos, Ephesos ve Myonnesos’dan kovulan dionysos sanatçıları buraya yerleşmiş ve kentin kalkınmasında biraz da olsa katkıları olmuştur.LEBEDOS sürgündeki sanatçıların yaşadığı, Dionysos onuruna şarap festivallerinin düzenlendiği SANATÇILAR ŞEHRİDİR.

Burada sorulması gereken sorular şunlardır;

1 - LEBEDOS NİÇİN HALA TOPRAK ALTINDA VE EN UFAK BİR ÇALIŞMA YAPILMIYOR. ?
2 - BU İŞTEN KİMLER NE KADAR RANT SAĞLIYOR. ?
3 - LEBEDOS AÇIĞA ÇIKMADIĞI İÇİN EGE'NİN VE ÜLKEMİZİN BU GÜNE KADAR  TURİZM GELİRİNDEN MAHRUMİYETİ-İSTİHDAM KAYBI VE MADDİ - MANEVİ ZARARI NEDİR.  ?

Yıllardır iyon antik kültürü ve haritalar üzerinde yaptığımız uzun araştırmalar sonucu bir LEBEDOS HARİTASI OLUŞTURMAYI BAŞARDIK…Lebedos sınırlarının daha da geniş olduğunu tahmin etmekle beraber merkez bölgenin haritadaki gibi olduğunu düşünüyoruz.
Yetkililer ve Antik Bilimciler haritayı inceleyerek gerekli girişimlerde bulunabilirler..

horasan mezar


" ANTİK KENTLER VE ÖREN YERLERİNDE BİR MOLOZ VEYA ÇÖP YIĞINI GÖRÜRSENİZ BİLİNİZ Kİ ORADA BİLİNÇLİ OLARAK ÜZERİ ÖRTÜLMÜŞ  - TAHRİP EDİLMİŞ BİR TARİHİ DEĞER YATMAKTADIR."
Blogcunun sözü...


Ege kıyılarında milattan önce, günümüzden yaklaşık 3000 sene evvel kurulmuş,
12 iyon şehir DEVLETİ vardır.
Bölgede bulunan 12 bağımsız sahil kenti (Kuzeyden Güneye) Phokai (Foça), Klazomenai, Erythrai, Teos, Kolophon, Lebedos, Ephesos (Efes), Priene, Myos ve Miletos (Milet) ile birlikte (halen Yunanistan'a ait olan) Khios (Sakız) ve Samos (Sisam) ada kentleridir.
Bu kentler M.Ö. 1000 dolayında Yunanistan'dan gelen Dorlardan kaçan Akalar tarafından kurulmuş 12 bağımsız şehir devletidir.
Bu şehirlerin 11 tanesi kazılarla açığa çıkarılmış ve Ege Turizmine büyük katkılar sağlamanın yanında Ülkemize de ciddi anlamda Turizm geliri kazandırmıştır.

Yalnız dikkat ederseniz 12 iyon kentinin sadece 11' i kazılarak açığa çıkarılmış, oysa bir tanesi her nedense toprak altında kalmış, bir anlamda arazi mafyasının hoyrat ellerine bırakılmıştır.

Ege Turizminde patlama yaratacak, ülkemize akın akın döviz kazandıracak bu şehrin adı LEBEDOS' tur.Bugün " Ürkmez " adı ile bildiğimiz bölge aslında 12. iyon şehir DEVLETİ LEBEDOS 'tur.

M.Ö.II. yüzyılda Teos, Ephesos ve Myonnesos’dan kovulan dionysos sanatçıları buraya yerleşmiş ve kentin kalkınmasında biraz da olsa katkıları olmuştur.LEBEDOS sürgündeki sanatçıların yaşadığı, Dionysos onuruna şarap festivallerinin düzenlendiği SANATÇILAR ŞEHRİDİR.

Burada sorulması gereken sorular şunlardır;

1 - LEBEDOS NİÇİN HALA TOPRAK ALTINDA VE EN UFAK BİR ÇALIŞMA YAPILMIYOR. ?
2 - BU İŞTEN KİMLER NE KADAR RANT SAĞLIYOR. ?
3 - LEBEDOS AÇIĞA ÇIKMADIĞI İÇİN EGE'NİN VE ÜLKEMİZİN BU GÜNE KADAR  TURİZM GELİRİNDEN MAHRUMİYETİ-İSTİHDAM KAYBI VE MADDİ - MANEVİ ZARARI NEDİR.  ?

Yıllardır iyon antik kültürü ve haritalar üzerinde yaptığımız uzun araştırmalar sonucu bir LEBEDOS HARİTASI OLUŞTURMAYI BAŞARDIK…Lebedos sınırlarının daha da geniş olduğunu tahmin etmekle beraber merkez bölgenin haritadaki gibi olduğunu düşünüyoruz.
Yetkililer ve Antik Bilimciler haritayı inceleyerek gerekli girişimlerde bulunabilirler..